Tanrı'nın Krallığı kavramı, Hristiyan inancına ait bir kavramdır. İncil'de 90'dan fazla geçen "Tanrı'nın Krallığı" kavramı, karmaşık ve başka bir çok kavramla (Tanrı'nın Egemenliği, İnsanoğlunun Gelişi, Göksel Topluluk vs.) iç içe geçmiş, muğlak bir kavramdır.
Teslimiyet dini, Tanrı'nın Krallığı kavramına büyük önem verir. Hatta Reşad Halife'nin Kur'an Son Ahit kitabının eklerinde, Kur'an çevirisindeki dipnotlarda "Tanrı'nın Krallığı" kavramı bol bol geçer.
Tanrı'nın Krallığı Kavramının Hristiyanlıktaki Tanımı
Öncelikle, Tanrı'nın Krallığı ile ilgili İncil'de geçen kısımlar şöyledir:
"Zaman geldi," dedi. "Tanrı'nın Krallığı yaklaştı. Tövbe edin ve Müjde'ye inanın!" (Markos 1:15)
Ama önce Tanrı'nın Krallığını ve doğruluğunu arayın, o zaman bütün bunlar size verilecektir. (Matta 6:33)
Krallığın gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de senin isteğin olsun. (Matta 6:10)
Ferisiler Tanrı'nın Krallığı'nın ne zaman geleceğini sorduklarında, İsa onlara şu cevabı verdi: "Tanrı'nın Krallığı gözle görülmez; 'Buraya bakın!' ya da 'Şuraya bakın!' demezler. Çünkü Tanrı'nın Krallığı içinizdedir." (Luka 17:20-21)
İsa, Krallığın yeryüzüne geleceğini duyurdu. Ancak, O'nun Krallığı -yapma ve var olma biçimi- insanların ve kadınların dönüşen kalpleri aracılığıyla gelir ve yeryüzündedir. Unutulmaması gereken bir şey, Tanrı ve Krallığı'nın "bu dünyadan olmadığı"dır (bkz. Yuhanna 18:36)
İncil'deki pasajlardan anlaşılacağı üzere Tanrı'nın Krallığı; insanın içindedir, gözle görülmez, kalplerdedir, bu dünyadan değildir.
Bir görüşe göre İsa, Tanrı'nın krallığını değil, bu krallığın (Musa döneminde olduğu gibi) geri dönüşünü öğretmiştir. Bu nedenle sık sık İncil'de Eski Ahit olarak belirtilen "Tevrat"a atıfta bulunulur.
Peki Tanrı'nın Krallığı'nda bahsi geçen "Kral" kimdir? Aslında, kavramsal olarak baktığımızda burada bahsedilen "Tanrı"'nın, Hristiyanlıktaki teslis inancındaki "Baba"ya yani gerçek Tanrı'ya bir atıfmış gibi görülse de esasında, Hristiyan inancında ittifakla kabul edilmektedir ki Tanrı'nın Krallığı'nda "Kral" İsa'dır. Ve buna delil olarak da Matta 20:18'i delil olarak getirirler. Matta 20:18'de " İsa yaklaşıp onlara şöyle dedi: “Gökte ve yerde bütün yetki bana verildi." bilgisi geçmektedir. Hristiyanlar bu konuda hiçbir tartışmayı kabul etmemektedirler (Bknz: https://www.jw.org/tr/kutuphane/dergiler/gozcu-kulesi-no2-2020-may-haz/tanrinin-kralliginin-krali-kimdir/)
Sonuç olarak Hristiyanlıkta İsa, Tanrı'nın oğlu olmakla birlikte bir Tanrı'dır ve Tanrı'nın Krallığı denilen, şu an mevcut olup kalben/manevi olarak girilebilen ancak fiziki olarak ileride ya da ahirette girilebilecek olan Tanrı'nın Krallığı'nın "Kralı", İsa Mesih'dir ve tüm yetki İsa Mesih'tedir.
Teslimiyet Dininde Tanrı'nın Krallığı
Teslimiyet dini, genel anlamda tüm dinleri kapsadığına atıf yaptığı için özel anlamda da bu dinin elçisi Reşad Halife'nin ABD'de Hristiyanlıktan çok fazla etkilenmiş olmasından dolayı, Tanrı'nın Krallığı kavramına ayrı bir önem vermektedir.
Biz net bir şekilde söylemeliyiz ki Reşad'ın, Tanrı'nın Krallığı kavramını kullanır iken bu krallığın kralı olarak İsa Peygamberi gördüğünü düşünmek, mümkün değildir. Reşad, bu krallıktaki tek yetkinin Tanrı'ya yani Yüce Allah'a ait olduğunu düşündüğünden ve bunu kastettiğinden zerre şüphe duymamak gerekir.
Ancak Hristiyanlıkta dahi ne olduğu tam olarak tespit edilemeyen, İncillerde bulunan bu konudaki ayetlerde çelişki bulunan, ne olduğu tam olarak ortaya konulamayan ve Kur'an'da hiç geçmeyen bir kavrama Teslimiyet Dininin bulaşmış olması, dikkat çekicidir.
Kur'an Son Ahit Kitabı'nın, yapı itibariyle yani önsöz, giriş ve eklerinin bulunması dahilinde başlı başına İncil'in şekli anlamda basit bir taklidi olduğu görülmektedir. Bugün bir kitapçıdan bir İncil aldığınızda, İncillerin hemen hemen hepsinde, Reşad'ın Kur'an Son Ahit kitabında olduğu gibi önsöz, giriş ve eklerin bulunduğunu, İncillerde yer alan bir çok hususun şekillerle, İncillerden alınan ayetlerle açıklanmaya çalıştığını görmeniz mümkündür.
Reşad Halife'nin, gerek şekli anlamda gerekse esas (yani Kur'an ayetlerinin çevirisi) anlamında Hristiyanlıktan göze batar derecede etkilendiği açıktır. Reşad'ın bu yöntemi, Hristiyanlara yönelik bir kitap oluşturduğu yönündeki eleştirileri maalesef büyük anlamda desteklemektedir.
Krallık Kavramı
Krallık, salt despotizme dayalı bir yönetim şeklidir. Hristiyanlığın, İsa'nın yaşadığı dönemde Roma Krallığının aşırı baskıcı tutumuna karşı bir başkaldırı olarak anlaşılması, İsa'nın "Hristiyanların Kralı" olarak tanımlanması, hatta İncillerde İsa'ın Via Dolorosa'da (İsa'nın çarmığa gerilmeye götürülürken yürüdüğü yolun rotası) başına dikenli telden bir kral tacı geçirilerek yürüdüğü hususları göz önüne alındığında, İsa'nın hem bu dünyada hem ahirette hem de nerede olduğu tam olarak belirlenemeyen Tanrı'nın Krallığı'ndaki kral olduğu, görülmektedir.
Dünyanın hiçbir döneminde, otoriter ve halkına baskı yapmayan tek bir kral yaşamamıştır. Bu konuda tarihi hiçbir veri yoktur. Bazı krallar, zalim krallara nazaran daha iyidir ama yine de tüm krallar; halktan zorla ve keyfi asker ve para (vergi) toplar, halkın fakirliğine asla çare bulmaz ve yönetimde yetkili olanlara hep büyük imkanlar tanır. Dolayısıyla krallık hem zalim hem de adaletsiz bir sistemin adıdır.
Farklı lanse edilse de Matta 15:24'te geçen "Ben yalnızca İsrail evinin kaybolmuş koyunlarına gönderildim." ayeti, İncillere göre İsa'nın sadece İsraillilere gönderildiği açıktır. İncil yani Yeni Ahit, Eski Ahit'i aynen tasdik eder. Eski Ahit'in "Ya RAB, öç alıcı Tanrı" buyruğu ve bütün insanların her şeyin sonunda yargılanacağı inancı Hristiyanlığın önemli temel prensiplerinden biri olmuştur ve bu temel prensip, Tanrı'nın Krallığı olarak İncillerde formüle edilmiştir. Böylece İncillerin açık bir şekilde, Eski Ahit'te çizilen "kıskanç, öç alıcı Tanrı" anlayışını kabul ettiğini, kendisine inanmayanları (aynı yeryüzü krallarının kendi kurallarına uymayanları adaletsiz ve zalimce yargılaması gibi) aynı İsa'nın çarmığa gerilerek zalimce katledildiği gibi cezalandıracağı anlayışını savunduğunu, görmekteyiz.
Netice itibariyle; Tanrı'nın Krallığı kavramındaki "Krallık" kavramı ile Kur'an'daki "Rahman, Rahim" olan Allah inancıyla taban tabana zıttır. Kur'an'da öç alan bir Tanrı algısı oluşturacak tek bir ayet yoktur. Kur'an'a göre Yüce Allah'ın isimlerinden el-Melik ismi, ağırlıklı olarak Reşad'ın kullandığı Tanrı'nın Krallığı kavramıyla kastettiği ama tam olarak anlat(a)madığı zamanda Yüce Allah'a atıfla gelmektedir. Melik kelimesi "kral" olarak çevrilmeyeceği gibi, "adil yönetici" manasını da içinde barındırır. Zira Yusuf Peygamberi ülkenin ekonomi sorumlusu olarak atayan ve hakkında Kur'an'da kötü hiçbir şey belirtilmeyen hatta Yusuf Peygamber'in hapisten çıkıp iddialarının araştırmasını da yerli yerinde/eksiksiz/adil yapan yönetici "melik" kelimesiyle belirtilmiştir. Dolayısıyla Kur'an'da Yüce Allah'ın kendisi hakkında verdiği bilgilerden hareketle, Yüce Allah'ı "kral" olarak tanımlamak, mümkün değildir.
Krallık, Tanrı'nın Oğlu İnancı ve Kur'an
İncillerde İsa, Tanrı'nın oğlu olarak tasvir edilmektedir. Krallık, veliaht, Tanrı'nın tek oğlu gibi kavramlar, İncillere hakim olan teslis inancının bir sonucudur. Kur'an, bu inancı şiddetle reddederken (İhlas:3), Maide:116'da açıkça anlaşıldığı üzere, bu konudan dolayı İsa Peygamber'in sert bir şekilde yargılanacağı da açıklanmıştır.
Kur'an'da İsa Peygamber'in dahi yargılanacağı konusunda açık ayet olmasın rağmen, İsa'nın herkesi yargılayacağı konusunda kendisine kesin yetki verildiği (Matta:20:18) gerçeğine dayalı Tanrı'nın Krallığı kavramını Kur'an'a yerleştirmek, bu noktadan hareketle tevbe, teslimiyet gibi kavramları tanımlamaya çalışmak, Kur'an'a açıkça aykırıdır.
Sonuç
Teslimiyet Dininin Hristiyanlıktan azami düzeyle etkilendiği, "esenlik, Tanrı'nın Krallığı, Göksel Toplum, Tanrı'nın Egemenliği, Tanrı" gibi kavramların, dinin temel kavramları olarak kullanılmasıyla açıktır. Reşad'ın burada hangi kasıtla hareket ettiğinin hiçbir önemi yoktur. Çünkü Kur'an'da Yüce Allah tarafından reddedilen kavramlara dayalı olarak Kur'an'ı açıklamaya çalışmak, büyük bir zihin bulanıklılığıdır. Teslimiyet Dini, tüm dinleri birleştirici bir mesaj olma iddiasıyla ortaya çıkmış ama diğer dinlerdeki ve Kur'an'ın ret ettiği kavramları jargonlarına eklemekten öte gitmeyen bir aldatmacayla hem iddialarını basite indirgediklerinin hem de Yüce Allah'ın kitabını bu tip amaçlar uğruna kullanarak büyük bir yanlışın içine düştüklerinin farkında dahi değillerdir. Tanrı'nın Krallığı kavramını Teslimiyet Dini ne kadar tevil ederse etsin, ne kadar bu kavramı Kur'an'a uygun hale getirmeye çalışırsa çalışsın, Tanrı'nın Krallığı kavramını, esas anlamı olan İncillerdeki anlamından koparmaya çalışmaktadırlar ancak hem bunda bugüne kadar başarılı olamamışlardır hem de oluşturdukları karışıklık ve zihinsel bulanıklıkla Kur'an'a şüphe düşürerek, Yüce Allah'a açıkça savaş açmış buunmaktadırlar. Ve bu konuda iyi niyet aramak, beyhude bir çaba olacaktır...