Reşad Halife, gerek "Kur'an Son Ahit" isimli Kur'an meali ve eklerden oluşan eseri gerekse de bir çok video kaydında, bugüne kadar İslam inancında hiç olmayan, diğer inançlardaki görüşlerle de birebir uyuşmayan bir teori ortaya atmıştır: Şeytan'ın İsyanı ve İlk Günah.
Klasik İslam anlayışında, Adem'in yasak ağacın ürününden yemesi olarak bilinen ilk günah anlayışı ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir olayı "ilk günah" olarak gören Reşad, şu şekilde ilk günah anlayışını anlatmaktadır:
"Her şey milyarlarca yıl önce, Tanrı’nın yüksek rütbeli yaratıklarından biri olan Şeytan’ın, bir hâkimiyet alanını, Tanrı’nın yanında bağımsız bir tanrı olarak yönetebileceği konusunda kibirli bir fikir geliştirmesiyle başladı. Tanrı’nın mutlak otoritesine olan bu meydan okuma sadece bir küfür değildi, aynı zamanda hatalıydı da. Şeytan, yalnızca Tanrı’nın bir tanrı olma kabiliyetine sahip olduğu ve tanrılığın onun idrakinden çok daha fazlası olduğu gerçeği konusunda cahildi. Şeytan’ı, bir hâkimiyet alanının sorumluluğunu bir tanrı olarak üstlenebileceğine ve onu hastalık, sefalet, savaş, kazalar ve kaos olmadan yönetebileceğine inandıran şey egoydu—cehaletle artmış kibir. Tanrı’nın yaratıklarının ezici çoğunluğu Şeytan’la aynı fikirde değildi. Yine de çeşitli derecelerde onunla aynı fikirdeki sayıca çok az olan egoist azınlık, milyarlarca sayıda idi. Böylelikle, Göksel Topluluk içinde derin bir münakaşa patlak verdi (38:69). İsyancıların Tanrı’nın mutlak otoritesine karşı olan haksız meydan okuması en etkin şekilde karşılanıp çözüldü. İsyancılara suçlarını kınamaları ve O’na teslim olmaları için yeterince şans verildikten sonra, Tanrı en inatçı isyancıları Dünya adında bir uzay gemisine sürgün etmeye ve kendilerini günahın bedelinden kurtarmaları için onlara yine de başka bir şans vermeye karar verdi.
Eğer bir uçağı uçurabileceğinizi iddia ediyorsanız, iddianızı test etmenin en iyi yolu size bir uçak vermek ve onu uçurmanızı istemektir. Tanrı’nın, Şeytan’ın bir tanrı olabileceği iddiasına yanıt olarak yapmaya karar verdiği şey tam da buydu; Tanrı onu minik zerre olan Dünya’da geçici bir tanrı olarak atadı (2:30, 36:60). Şeytan’ la aynı fikirde olanlara gelince, onlara egolarını öldürmeleri ve Tanrı’nın mutlak otoritesine teslim olmaları için bir şans verildi. Suçlu yaratıkların ezici çoğunluğu bu fırsattan yararlanırken, yaklaşık 150 milyar yaratıktan oluşan ufacık bir azınlık bu tekliften yararlanmakta başarısız oldu (33:72)." (Kur'an Son Ahit, syf: xvi)
"Biz bu dünyadayız çünkü korkunç bir suç işledik ve kendimizi günahın bedelinden kurtarmak, suçumuzu kınamak ve Tanrı’nın krallığına tekrar katılmak için bu hayat bizim şansımızdır. Her şey birkaç milyar yıl önce “Göksel Toplum’da bir kavganın yükselmesiyle” başladı (38:69). Yüksek rütbeli mahlûklardan biri olan Şeytan, Tanrı-vergisi güçlerinin kendisini Tanrı’nın yanında bir tanrı olmaya yeterli kıldığı şeklinde kibirli düşüncelere kapıldı. Böylelikle Tanrı’nın mutlak otoritesine meydan okumuş oldu. Şeytan’ın iddiası sadece küfür değildi, yanlıştı da—sadece Tanrı, yani başka hiç kimse değil, bir tanrı olma niteliğine ve yeteneğine sahiptir. Şeytan’ın küfrü sonucunda, Göksel Toplum’da bir bölünme meydana geldi ve Tanrı’nın krallığının bütün unsurları dört kategoride sınıflandırıldı: 1. Melekler: Tanrı’nın mutlak otoritesine sarılan yaratıklar. 2. Hayvanlar: Önce isyan eden, fakat sonra Tanrı’nın tövbe davetini kabul eden yaratıklar. 3. Cinler: Şeytan’la aynı fikirde olan yaratıklar; onda bir “tanrı” olma yeteneği var. 4. İnsanlar: Bir karara varmayan yaratıklar; onlar Tanrı’nın mutlak otoritesinden yana sağlam bir duruş sergileme konusunda başarısız oldular." (Kur'an Son Ahit, syf: 388)
Reşad'a göre Sad 69. ayette geçen "Mele-i Ala"daki tartışmada, şeytanın bir isyanı olduğunu, bu isyanda insanların; şeytanın talebine açıkça karşı çıkmayıp, şirke düştüklerini, bu günahlarına dair bir affedilme fırsatı olarak yeryüzüne gönderildiklerini, bunun ilk günah olduğunu, açıkça beyan etmektedir.
Bu düşüncelerini anlatırken bir kısım ayetlere dayansa da Reşad'ın, bu düşüncesinin Kur'an'da hiçbir karşılığı yoktur. Reşad'ın bu teorisini ortaya atar iken kullandığı ayetlerde, hiçbir şekilde şeytanın isyanı ve bu isyanın bastırılması, insanların, meleklerin ve hatta hayvanların tavırları, bunun üzerine dünyaya geldiğimiz konusunda Kur'an'da tek bir beyan bulunmamaktadır.
Bir çok soruya verilen cevabın değişikliğine neden olacak ve hatta Kur'an'daki bir çok tanımlamayı kökten değiştirecek bu kadar önemli bir konudan, Yüce Allah Kur'an'da neden bahsetmemiştir? İlk günah, Adem'in yasak ağacın ürününü yemesinden öncesinde gerçekleşmiş ise, neden eşi ile sonsuza kadar yaşayacakları cennete veya bir bahçeye yerleştirilmişlerdir? İlk günahtan sonra dünya denilen "uzay gemisine" bindirileceği kesin olan insan, neden yasak ağacın meyvesi ile sınandı ve sonra cennetten gönderildi?
Reşad, bu konularda sessiz kalmıştır. Copyright ile orijinal/sabit olduğu söylenen videolarında da bu sorulara cevap vermemiş ve belki de verememiştir.
Gerek Reşad, gerek Reşad'ı son Resul kabul eden teslim olanlar gerekse de Reşad'ın yaşamına şahit olan bir kısım kişiler (örneğin Reşad'ı Türkiye'de tanıtan Edip Yüksel), bu görüşün Kur'an'daki ayetlerin satır aralarından anlaşıldığını savunmaktadırlar. Bu kadar önemli bir konuyu Yüce Allah, satır aralarına yerleştirip, insanları bir bulmacayı çözmekle mi sınamıştır? "Satır arası" savunması, müşrik tasavvufçuların görüşlerinin temelini oluşturmakta olup, Kur'an'a aykırı hadisleri doğru kabul etmek için çabalayanların ileri sürdükleri, hiçbir insani ve mantıksal arka planı bulunmayan bir savunmadır.
Muhammed Resul'ün, şeyhlerin, alimlerin vs.; Rahman ve Rahim olan Yüce Allah'tan daha merhametli olduklarını ve insanları ahirette "Yüce Allah'ın elinden kurtaracak", cehennemlikleri cennete sokacak inancını ileri süren tasavvufçular/hadisçiler de bu iddialarını Kur'an'daki satır aralarından yakaladıklarını iddia etmektedirler.
Bir an için bu savunmanın itibar edilebileceğini düşünelim. Reşad; Kur'an'daki hangi satırların arasından şeytanın Yüce Allah'ın yanında bir tanrıcık olma iddiasını ortaya koyduğunu yakalamaktadır? Hangi ayetlerin satır aralarından Adem'in yaratılmasından önce (ki yukarıdaki iddiaları Reşad, "yaratılıştan önce" başlığı altında yayınlamıştır) insanların böyle bir isyanda şeytanın haklı olabileceğinden yana tavır aldıkları çıkmaktadır?
Bu soruların cevapları hep yanıtsızdır ve yanıt diye ortaya koyulanların tasavvufçuların, hadisçilerin vs. mantıksız iddialarını dayandırdıkları Kur'an dışı gerekçelerin, "Hristiyan terminolojisine" çevrilmiş halinden ibarettir. "Tanrı'nın Krallığı, Göklerin Egemenliği" gibi kavramlar, putperest Hristiyanlıkta İsa'nın konumunu (Kral ve oğlu/veliahttı) yani Tanrı'nın oğlu olduğunu kabul ettirmek için türetilen ön kabul kavramlardır. İnsanlarda; Tanrı'nın bir kral gibi anlaşılmasını sağlayarak, erkek çocuk sahibi her kral için veliahttı olarak oğlunu önemsemesi, ne derse yapabileceği zihin yapısını tanrı ve krallığı şekline getirip, bu şekilde bir ilahi yapıya inanmaları sağlanıp, İsa'ya yani kiliseye bağlılık sağlanmaya çalışılmıştır.
Yıllarca ABD'de kalan Reşad, bu akımdan net bir şekilde etkilenmiş, Kur'an'ın bu tip Hristiyanlık kavramlarını açıkça ret etmesine rağmen Yüce Allah'ı, hükümranlığına isyan edilebilecek bir Tanrı Kral haline getirmiş, şeytanı da isyancı bir komutan, vezir ya da protokolde yeri olan yetki/makam sahibi (Reşad'ın tabiriyle "rütbeli") hain bir bürokrat kisvesinde anlatmış/kabul ettirmiş, buradan da şeytanın isyanı ve onun aktif ve pasif taraftarlığını yapanların cezalandırılması üzerinden, ilk günah tarif edilmeye çalışılarak, "19 sistemini keşfeden adamın beyanları" olarak, "kesin doğru/gerçek" şeklinde dayatılmaya çalışılmıştır.
İlk günah ön kabulü iddiası, 19 sistemi diye ortaya atılan iddia ile bir ilgisi yoktur ve bu düşünce, 19 sistemi (hatta mucizesi) söylemi üzerinden kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Yüce Allah'a değil Reşad'ın söylemlerine/sözlerine/hadislerine "Teslim Olanlar", "19 sırrını çözen birinin yalan söylemeyeceği, hata yapamayacağı" gibi Kur'an'la taban tabana zıt bir mantıkla, Reşad'ın tüm iddialarının (Kur'an'da yazmayan fikirlerinin dahi) doğru kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmektedirler. 19 sistemi üzerinden Kur'an'da tek kelimesi dahi geçmeyen bu iddianın doğruluğunun kotarılmaya çalışılması, açıkça "şeytani" bir düşünce olarak patentlenebilir. 19 sistemi olarak ortaya konulan matematiksel hesapların, ilk günah iddiasını doğru kabul etmeye bir referans olaması, neyin gereğidir? İlk günah teorisi, 19 sistemi üzerinden matematiksel olarak yapılan bir kısım hesaplamalar sonucu mu ortaya atılmıştır? Tabi ki hayır.
19 sistemi iddiasını ortaya atar iken "matematik bilimine dayandığı"ndan dem vurarak bilimsel temelden hareket ettiğini, akıl ve bilime dayandığını (matematiksel bir iddiada sanki başka bir şeye dayanma ihtimali varmış da bir çok seçenek arasından bilim ve akıl adına matematiği seçtiğini) iddia eden Reşad'ın, sadece (hiçbir metot ileri sürmeden!) 19 sistemini ortaya koyar iken, matematiğe yani değişmez kurallar zincirine dayandığı açıktır. Kur'an meali adı altında yayınladığı esere Kur'an dışı ve kendisine özgü bir manifesto yapıştırarak, hatta Kur'an'a parantez içinde (ayeti açıklamak için değil, "kendisini ön plana çıkarmak" adına ve esere eklediği manifestoya iman edilmesini sağlamak uğruna) kendi adını eklemesi de aynı "rütbeli şeytan"ın "daha büyük bir makam" istemesi egosunu andırmaktadır.
Netice itibariyle, 19 sistemi iddiası gibi "bilimsel temelli" bir iddia ile ortaya çıkan Reşad'ın, sadece 19 sistemi iddiası "bilimsel temelli" olarak değerlendirilebilir. 19 sistemi iddiası dışında Reşad'ın ortaya attığı fikirlerin hiç birisinin ve tabi ki "İlk Günah" teorisinin, ne bilimsel ne de Kur'an'sal hiçbir temeli yoktur. 19 sistemi teorisini ileri sürmesi Reşad'ın, tüm iddialarının laboratuvar ortamında ispatlanmış birer kesinlik arz edeceğini düşünmek, hiç de akli değildir.
Ama şu bir gerçektir ki Reşad, Hristiyanlıktan alabildiğine etkilenmiş, Tanrı Kral ve İsa anlayışını oluşturan göklerin egemenliği, göksel topluluk, tanrının krallığı gibi Pavlus icadı putperest kavramları aynen Kur'an yorumuna aktarmış, 19 sistemi iddiasını, Hristiyanlıktaki "kutsal su" haline getirmiş, 19 sistemi dışındaki tüm beyan ve manifestosunu 19 sistemi iddiası üzerinden "kutsal su ile yıkayarak" kutsallaştırmaya çalışmış, kabul edilmesi zorunlu birer dogmalar silsilesi olarak ortaya koymuştur. Ve tüm bunların sonucunda Reşad tarafından ortaya konulan her ne ise, Kur'an ile uzaktan yakından alakası olmayan soyut, mesnetsiz ama kutsal su ile yıkansa dahi akıl sahibi hiç kimse tarafından kabul edilemeyecek bir "peri hikayesi" olarak tarihte yerini almıştır.